BİR AŞK HİKAYESİ, MARDİN



Dile kolay,
12 bin yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti.

Birçok medeniyet, milyonlarca insan ömrünü Mardin uğruna feda etti fakat bu sevda hiçbir zaman bitmedi. Belki bereketli toprakları, belki Mezopotamya’ya hâkim kalesi belki de güneşin taşa bıraktığı güzel renkti kendine bağlayan. Kim bilir…

Taş ustalarının sabırla aşklarını ve inançlarını bir gerdanlık gibi işledikleri şehirdir, Mardin.

Dar sokakları çocuk sesleri ile çınlayan, abbaralarından bir solukta tarih içinden geçilen kenttir, Mardin.

Binlerce yıldır din, dil, ırk ayrımı yapmadan çan seslerinin okunan ezanlara karıştığı, medreselerin kiliselerle buluştuğu diyardır, Mardin.

Sevgi, hoşgörü, tarih ve kültürdür Mardin.

Yüzlerce yıl tarihi ipek yolundan geçen tüccarların sabırsızlıkla ulaşmayı diledikleri bir menzildir, Mardin.

Bakırcılar çarşısında yapılan mırra cezvesinde pişen kâh acı günde kâh tatlı günde içilen kahve; Gelinlere düğününde takılan el emeği göz nuru telkâridir, Mardin.

Şahinlerin yuva yaptığı, Mezopotamya ovasına hâkim, Topal Timur’un dahi fetih edemediği kaledir, Mardin.